HBO gibi kanallar ve Netflix, Amazon gibi yayın hizmetleri tüm dikkatleri üzerine çekse de, AMC son birkaç on yılın en büyük hit dizilerinden bazılarının yaratıcısıdır. “En iyi AMC dizileri” arasında bazıları diğerlerine göre daha tanınmış ve yüksek profillidir. Ancak birkaçını öne çıkaran şey, yeniden izlenme değerleridir.
Tıpkı filmler gibi, bazı diziler de ikinci, hatta üçüncü kez izlenmek için birebirdir. Bunun pek çok nedeni vardır. Daha karmaşık diziler için, ilk seferde gözden kaçmış olabilecek ince nüansları yakalamak içindir. Diğerleri içinse, sadece önemli anların mizahının tadını çıkarmak, belki de şimdi ne olacağını bilerek onları farklı bir mercekten görmektir. İşte AMC‘nin en çok izlenen dizileri.
10 Preacher
“The Boys” hayranları, Dominic Cooper’ın tamamen farklı ama bir şekilde benzer bir karakteri canlandırdığını görmekten memnun olacaklardır. “Preacher” dizisinde Jesse Cutler rolünde, süper bir güce sahip olduğunu fark eden bir vaiz ve eski bir suçlu olan karakteri canlandırıyor. Jesse, başkalarına tam olarak istediği şeyi yapmalarını emredebiliyor. Aynı adlı çizgi roman serisinden uyarlanan “Preacher”, tertemiz olması gereken ama hiç de öyle olmayan bir karakter sunuyor. Baca gibi sigara içiyor, çok içiyor ve kendi inancını sorguluyor. Ancak Jesse, yeni yeteneğinin sonunda Tanrı’yı bulmasına ve kim olduğuyla yüzleşmesine yardımcı olabileceğine inanıyor.
“Preacher” dizisi, AMC kanalında yayınlanan ve “en iyi AMC dizileri” arasında gösterilen bir yapım olarak dikkat çekiyor. Bu dizi, hem mizah hem de aksiyon unsurlarını başarılı bir şekilde harmanlayarak izleyicilere eşsiz bir deneyim sunuyor. Dominic Cooper’ın güçlü performansı, “The Boys” hayranları için de izlemeye değer kılıyor.
En İyi AMC Dizileri: Preacher
Preacher en iyi bölümlerinden bazılarıyla güçlü başladı ve hem çizgi roman hayranları hem de hikayeye yeni başlayanlar kendilerini heyecan ve korku ile komedinin bir kombinasyonuna kaptırdıkça daha da iyi olmaya devam etti. Şiddet ve küfür içeren Preacher, Cooper’ın The Boys’taki Billy Butcher rolüyle dönüşünü beklerken izlemek için harika bir dizi.
9 Kevin Can F**k Himself
Bazılarının “WandaVision” unsurlarıyla karşılaştırdığı benzersiz bir konsept olan “Kevin Can F**k Himself”, karanlık bir hikayeyi mizahla etkileyici bir şekilde sunuyor. Bölümler, 80’lerin ya da 90’ların geleneksel sitcom tarzından, kahkaha tufanlarıyla dolu, daha karanlık, siyah-beyaz bir drama doğru gidip geliyor. Merkezde Allison (Annie Murphy), tembel, hırssız, erkek çocuğu kocasından bıkmış ve usanmış bir eştir. Gündüzleri onun maskaralıklarına katlanırken, geceleri onu öldürtmekle ilgili şakalar yapmaya başlar. Ancak bu aptalca fikir, gerçek bir plana dönüşmeye başlar.
“Kevin Can F**k Himself”, AMC kanalında yayınlanan ve “en iyi AMC dizileri” arasında yer alan bir yapım olarak öne çıkıyor. Dizi, mizah ile karanlık temaları harmanlayarak izleyicilere sıra dışı ve çarpıcı bir hikaye sunuyor. Annie Murphy’nin güçlü performansı, karakterin içsel çatışmalarını ve değişimini etkileyici bir şekilde yansıtıyor. Bu dizi, hem sitcom severler hem de daha derin ve karanlık hikayelere ilgi duyan izleyiciler için kaçırılmaması gereken bir yapım.
Kevin Can F**k Himself: Sosyal Yorum ve Karanlık Gerçekler
Kevin Can F**k Himself, duyulmayan, takdir edilmeyen eşler hakkında güçlü bir sosyal yorum. Kevin (Eric Petersen) sitcom versiyonunda aptal ve zararsız görünse de, onun sadece Allison’ın gördüğü daha karanlık bir versiyonu olduğu açıktır. Dizinin iki sezon boyunca yayınlanan 16 bölümünü ikinci kez izlemek, altta yatan sorunlara daha derin bir bakış sağlıyor. Konunun nereye gittiğini bilen hayranlar, ikinci kez izlediklerinde ince ipuçlarını ve gizli anlamları yakalayabilir, pek çok zekice sitcom mecazından bahsetmeye gerek bile yok.
8 The Walking Dead: Daryl Dixon
Bu The Walking Dead spin-off’unun ilk sezonunun prömiyerinin üzerinden bir yıldan az bir süre geçti. Ancak 2024 yazında gelecek ikinci sezonla birlikte, diziyi yeniden izlemek ve bugüne kadarki hikayeyi tazelemek için mükemmel bir zaman. The Book of Carol adlı ikinci sezon, birinci sezonun kaldığı yerden devam edecek ve Carol’ın (Melissa McBride) arkadaşı Daryl’ı (Norman Reedus) bulma yolculuğunun yanı sıra yeni yerlere seyahat edip yeni (ve eski) tehlikelerle yüzleşmesine odaklanacak.
Yeniden İzlenmeye Değer Bir Spin Off
Carol’ın final sahnesindeki şok edici ve şaşırtıcı cameo’su da dahil olmak üzere birinci sezondaki olaylarla yeniden tanışın. Muhteşem dövüş sahneleri, ilgi çekici hikayesi ve ilginç yeni karakterleriyle “The Walking Dead: Daryl Dixon” her zaman yeniden izlenmeye değer bir spin-off.
AMC kanalında yayınlanan ve “en iyi AMC dizileri” arasında yer alan bu dizi, ana serinin hayranları için büyük bir ilgi odağı olmuştur. Norman Reedus’un canlandırdığı Daryl Dixon karakteri, zorlu koşullar ve tehlikelerle dolu bir dünyada hayatta kalmaya çalışırken izleyicilere aksiyon dolu ve duygusal anlar yaşatıyor. Carol’ın sürpriz cameo’su ise dizinin hayranları için unutulmaz bir an olarak hafızalara kazınıyor. “The Walking Dead: Daryl Dixon”, sürükleyici anlatımı ve güçlü karakterleriyle izleyicileri ekrana kilitlemeye devam ediyor.
7 Halt and Catch Fire
İlgi çekici ve güncel bir dönem draması olan Halt and Catch Fire, 80’lerde kişisel bilgisayarın gelişiminin ilk günlerinde ve 90’larda World Wide Web’in ortaya çıkışında geçiyor. İlk sezonda bir IBM PC klonu inşa etme projesi üzerinde çalışan bir grup çalışanı takip eden dizi, dördüncü sezonda web arama motorlarının gelişimiyle ilgili bir hikayeye dönüşüyor.
AMC’nin Unutulmaz Dizilerinden Biri
Dizi, izleyicileri bugün toplumun büyük ölçüde güvendiği teknolojinin gelişimindeki en kritik dönemlerden bazılarına götürüyor. Halt and Catch Fire iyi eleştiriler aldı ancak AMC’nin unutulmaz dizilerinden biri olmasını sağlayacak izlenme rakamlarına ulaşamadı. Ancak ilginç bir şekilde, dizi sezonları boyunca ilerledikçe, Rolling Stone da dahil olmak üzere birçok kaynak onu tüm zamanların en iyi dizileri arasında gösterdi. İzlemeye başlayıp bitirememiş ya da ilk seferinde beğenmemiş olanlar için Halt and Catch Fire’a tekrar göz atmanın tam zamanı, özellikle de bilişim alanında yapay zeka devrimini yaşadığımız şu günlerde.
6 Fear the Walking Dead
Fear the Walking Dead, neredeyse spin-off’u olduğu orijinal dizi The Walking Dead kadar uzun bir süre devam etti. Dizi, yayınlandığı süre boyunca çok fazla oyuncu değişikliği ile çok fazla viraj almış olsa da, hikaye yine de ilginç bir hikayeydi. Rick Grimes’ın (Andrew Lincoln) kıyametten haftalar sonra komadan uyanmasıyla başlayan orijinalinden farklı olarak Fear the Walking Dead, virüsün yayılmaya başladığı ve bölge sakinlerinin neler olup bittiğinden habersiz bir şekilde çırpınmaya başladığı anda başlıyor.
Heyecan Verici
İlk birkaç sezon hayranları favori karakterlerle tanıştırırken, dizi ilerledikçe orijinal diziden çapraz karakterlere de yer veriyor. Hem durumun nasıl değiştiğini ve geliştiğini görmek hem de olayların ana diziyle nasıl eş zamanlı ilerlediğini düşünmek için tüm diziyi yeniden izlemek ilginç. Heyecan verici, aksiyon dolu ve duygusal olan Fear the Walking Dead, spin-off’lar arasında en başarılı olanlardan biri.
5 The Night Manager
Dizinin sona ermesinden sekiz yıl sonra ikinci ve üçüncü sezonun nihayet onaylanmasıyla birlikte, The Night Manager, yaklaşan ikinci sezona dalmadan önce birinci sezonda neler olduğunu hatırlamak için şimdi yeniden izlemeye değer bir dizi. Tom Hiddleston, lüks bir otelin gece müdürü ve bir şekilde silah tüccarı Richard Roper’ı (Hugh Laurie) alaşağı etme görevi verilen eski bir asker olan Jonathan Pine rolünü yeniden canlandıracak.
Üç Altın Küre Ödüllü
İki Primetime Emmy Ödülü ve üç Altın Küre kazanan The Night Manager, en iyi İngiliz casus gerilim filmleri arasında yer alıyor. İlk sezonun üzerinden ne kadar zaman geçtiğini düşünürsek, bazı hayranlar dizinin nasıl bittiğini unutmuş olabilir. Akıllarda hala taze olsa bile, hikayenin devamını beklerken patlayıcı sona yol açan olayları yeniden yaşayın.
4 Better Call Saul
Breaking Bad’in ön dizisi olan Better Call Saul, hızlı tempolu bir aksiyondan çok yavaş ilerleyen bir dizi. Ancak nasıl sona erdiğini bilerek, yeniden izlemek yeni bir bakış açısı sağlayabilir ve izleyicilerin farklı sahneleri ve eylemleri farklı bir ışık altında görmelerini sağlayabilir. Chuck’ın (Michael McKean) Jimmy’ye (Bob Odenkirk) söyledikleri ve ona davranışları, Jimmy’nin daha iyi olmak için yaptığı çeşitli girişimler ya da Kim’in (Rhea Seehorn) karanlık tarafının ortaya çıkması gibi, ilk seferde gözden kaçması kolay olan ince nüanslar var.
Jimmy’nin Saul’a Dönüşümü
Dizinin en heyecan verici kısmı Jimmy’nin Saul’a dönüşümü ve içine düştüğü tehlikeler ki hayranlar bunun sonunda onu Walter White (Bryan Cranston) ile tanışmaya ve onun için çalışmaya kadar götüreceğini biliyor. Jimmy’nin dönüştüğü kişiden başka bir şey olması için hiç umut var mıydı? Diziyi yeniden izlemek bu önemli soruya ışık tutabilir ve tartışmalara yol açabilir.
3 Breaking Bad
Muhtemelen televizyonun gelmiş geçmiş en iyi dizilerinden biri ve şüphesiz 2000’li yılların en iyilerinden biri olan Breaking Bad, Bryan Cranston’ın ciddi bir dramatik aktör olarak konumunu sağlamlaştırdı ve Aaron Paul’u haritaya yerleştirdi. Cranston, ölümcül kanser olduğu haberiyle yıkılan, karısını ve iki çocuğunu geçindirecek bir şeyler bırakabilmek için hızla para kazanmaya çalışan, uysal bir lise kimya öğretmeni olan Walter White’ı canlandırıyor. Kimya bilgisini ve Jesse Pinkman (Paul) adında eski bir suçlu öğrenci ve uyuşturucu satıcısını kullanarak uyuşturucu üretip satmaya başlar. Ancak Walter’ın mavi kristal methinin olabildiğince saf olduğu ortaya çıkar ve kimse bunu nasıl yaptığını anlayamaz. Birdenbire Walt, yıldızının ve egosunun yükseldiği karanlık suç dünyasının içine itilir.
“Tehlike Benim” ve Walt’un Dönüşümü
Breaking Bad sadece iyi bir adamın kötüye gitmesinin hikayesi değil, bir adamın kızgınlık ve istenildiğini, ihtiyaç duyulduğunu, saygı duyulduğunu ve güçlü olduğunu hissetmeye duyduğu derin ihtiyaçla beslenen karanlık bir yere inişinin yavaş ilerleyişidir. Walt’un Jesse ile tanıştığı andan, kafasını kazıtıp şapkasını taktığı ve Heisenberg olarak anılmayı talep ettiği önemli dönüm noktasına kadar, dönüşümü yeniden izlemek büyüleyici. “Tehlike benim” dizideki en etkili sözlerden biridir ve Walt’un karısı Skyler’ın (Anna Gunn) bu sözü söylerken yüzündeki dehşeti izlemek Breaking Bad’in neden bu kadar harika olduğunun bir kanıtıdır. Her sahnedeki gerilim ekranda hissedilebiliyor. Her şeyin nasıl geliştiği hayranların tekrar tekrar izleyebileceği bir hikaye.
2 Mad Men
Jon Hamm, Mad Men’de canlandırdığı, 50’li yıllarda bir reklam ajansında çalışan gizemli, çapkın kreatif direktör Don Draper (aynı zamanda kurgusal bir karakter) sayesinde bir isim haline geldi. Don, dudakları uçuklatan ve duyguları harekete geçiren kampanyalar tasarlamakta ustadır, bu da müşterilerin şirkete para akıtmasına ve onunla çalışmak için can atmasına neden olur. Ama aynı zamanda, peşini bırakmayan ve onu ifşa etmekle tehdit eden gizli bir geçmişe sahip, son derece sorunlu bir kişidir.
Tekrar İzlenmeye Değer Bir Klasiğin Yolculuğu
Mad Men, 50’li yıllarda New York’ta basılı reklamcılık sektörünün iç işleyişine heyecan verici bir bakış. Ağır sigara içmek, ofiste içki içmek, kadın düşmanlığı, zina gibi hoş karşılanmayan her şey Mad Men’de olağan karşılanıyor. Bugüne kadar yapılmış en iyi dizilerden biri olarak kabul edilen Mad Men, final bölümünün yayınlanmasından 10 yıl sonra bile güncelliğini koruyan nadir dizilerden biri. Açılıştaki pilot bölümden o unutulmaz final sahnesine kadar her şey tekrar tekrar izlenmeye değer.
1 The Walking Dead
The Walking Dead başlayalı o kadar uzun zaman oldu ki, diziyle ilgili bazı küçük ayrıntıları unutmak çok kolay. Glenn (Steven Yuen) ve Rick’in (Andrew Lincoln) unutulmaz ilk buluşmasından Andrea’nın (Laurie Holden) The Governor (David Morrissey) ile tomurcuklanan ilişkisine ve Rick ve Michonne (Danai Gurira) arasında resmi olarak başlamadan çok önce romantizmi ima eden ince bakışlara kadar, sıkı hayranların bile unutmuş ya da tamamen kaçırmış olabileceği pek çok şey var.
AMC Dizileri Arasında Öne Çıkan Bir Klasik
Kıyamet sonrası dizisi, hayatta kalan bir grup insanın hem ölü olmayanların hem de insanoğlunun tehlikeleriyle başa çıkmaya çalışmasını konu alıyor. Hayranlar, Carol’dan (Melissa McBride) Peder Gabriel’e (Seth Gilliam) kadar hayranların en sevdiği karakterlerin tanıtımını yeniden yaşayabilir ve en ilgi çekici karakter yaylarından bazılarını yeniden izleyebilirler. Her nasılsa, aradan geçen onca zamana rağmen, The Walking Dead ikinci kez izlendiğinde daha da iyi görünüyor.